22 Şubat 2008 Cuma

Hastane Enfeksiyonu ve Gümüş Pijamalar

HASTANE ENFEKSİYONU VE GÜMÜŞ

Gümüşlü Ürünler

Yaklaşık üç yıl önce SeeitSAFE® ürünlerini Türkiye pazarına ilk getirdiğimde, “On yıl içinde üzerimizdeki bütün giysilerin ve yaşadığımız ortamlardaki bütün tekstil ürünlerinin Gümüş içereceğini” iddia ettiğimde birçok dostumun bıyık altından gülümsediğini hatırlıyorum.

Üç yıl içinde geldiğimiz nokta ise iddialarımın ne denli doğru tespitler olduğunu gözler önüne seriyor.

En son gümüşlü ürün (1) yine bir Türk (Orta Anadolu Grup) firmasından geldi. Artık kot pantolonlarımız da gümüş içeriyor.

Çorap, iç giysisi, t-shirt, pijama, çarşaf, perde, askeri giysiler, sağlık ürünleri ve saymakla bitmeyecek kadar bir dizi ürün artık bizimle beraber.

Türkiye’de nihai tüketicinin alışması ve pazarın yerleşmesi için belki erken, ama hastane(2) ve gıda sektörleri(3) ürünleri ve pijamaların ilk sıraları alması için artık fazla zaman geçmeyecek.

Marks&Spencer geçtiğimiz Ekim ayında MRSA’ya karşı savaşa katılarak pijamaları(4) satmaya başladı İngiltere’de.

Ülkemizde bu pijamaları kimin sunacağını yakında göreceğiz. Johnson and Johnson, Nike, Polartec, DuPont Coolmax ve daha birçok dünya markasının da -ki hepsinin değişik endüstrilere hitap ettiği biliniyor,- artık X-Staticli(5) gümüş iplik içeren ürünlerle tüketiciyi buluşturmuş olmaları ve daha önemlisi Amerikan FDA(6) ve EPA(7) kurumlarından olur almış dünyanın tek antibakteriyel/antimikrobik (“virüs”le karıştırmamamız gerekiyor) ürünü olması daha bir güven veriyor.

Amerikan uzay kurumu NASA’da ve Amerikan Ordusunda X-staticli ürünlerin tercih edilmiş olması da bir tesadüf olmasa gerek.

Genç, yağız bir delikanlıyı tarif etmek için “Ağzında gümüş kaşıkla büyümüş” deyimini hala kullanır İngiliz toplumu.

Eski Mısır’da doğum yapmış bir anneye verilen ilk hediyenin gümüş yapımı çocuk besleme takımı olduğu söylenir.

Pers Kralının gümüş matarası olmayan askeri savaşa göndermediği, Eski Romalıların su yollarını gümüş ve bakır karışımı borularla yaptığı, Finikelilerin batık gemilerinde olağan dışı gümüş bulunduğunu anlamak mümkün elbette, ama vampirlerin gümüş mermilerle öldürülmelerine ne demeli?

Gümüş’ün Tıbbi Kullanım Tarihi

Gümüşün antimikrobik özelliği binyıllardır bilinmektedir.

Hipokrat’ın (MÖ 460-MÖ 377) gümüşün yaraları (ülser) iyileştirdiğini öğrettiği(8),

Eski Yunan, Roma ve Makedonya’da enfeksiyonları kontrol etmek için kullanıldığı biliniyor.

Tarihçi Herodot (MÖ 484- MÖ 425) Pers Kralının hastalıkları önlemek için gümüş kaplarda nasıl su kaynattığını tarif ediyor(9).

Romalılar ve Fenikelilerin bozulmayı önlemek için gümüş kaplarda şarap, su ve sirkeyi sakladıkları belgelenmiştir.

Çin İmparatoru ve saray eşrafı gümüş çubuklarla yemek yerlermiş(10).

Birinci Dünya Savaşında yaralı askerleri enfeksiyondan korumak için gümüş yapraklar kullanılmış(11).

Gümüş nitrat, MÖ 69’da, çağdaş Roma ilaç kitabında tarif edilmişti.

1800’lerde binlerce yıldır bilinen gümüşün kuvvetli bir antimikrobik savaşçı olduğu yeniden keşfedilerek ilaç olarak kullanılmaya başlanmıştır.

1900’lerde ise kullanım alanı çok genişlemiştir. 50’ye yakın gümüş karışımlı değişik formatlarda ilaç ortaya çıkmıştır.

Maalesef 1930’larda yeni sentetik ilaçların pazara girmesiyle gümüş ortadan kaybolmaya mahkum edilmiştir.

Amerika’daki ilk göçmenler bakterilerden arındırmak/korumak için su ve süt kaplarında gümüş para tutarlardı.

Tıp alanında gümüşün ağız kokusunu kontrol etmede, kalp atışlarında ve kan arındırmada, geniş anlamda özellikle orta doğuda 701’den 980’a kadar arttığı söyleniyor.(12).

Napolyon Savaşları sırasında (1792–1815), Tsar Alexander’ın orduları nehirlerden ve akıntılardan aldıkları suyun temizliği için gümüşle kaplanmış su kapları kullandı.

Bu tarihsel dersler 1. Dünya Savaşından bu yana hala ortak pratiklerdir ve 2. Dünya Savaşında da Sovyet ordusunda devam etmiştir.

1800’lerin başında, doktorlar, başarılı sonuçlarla cerrahi yaralarda gümüş dikiş kullandı ve 1. Dünya Savaşı sırasında enfeksiyon yaralı olan mücadele birliklerine gümüş tabakalar kullandırıldı.(12).

Gümüşün Modern Tıptaki Kullanımı

Collodial Silver(13) olarak bilinen gümüş suyu kullanımı ise bugünlere kadar büyüyerek gelmiştir. Artık havuz suları bile gümüşle dezenfekte edilmekte ve yeni gümüş içerikli ürünler bir bir piyasaya çıkmaktadır ve gelecekte daha çok gümüşlü ürün düşlemek bir kehanet olmayacaktır.

Güneşin altında hiçbir şey yeni değildir betimlemesini hatırlatıyor bütün bu gelişmeler.

1987’de bakteri yok edici deneylerde X-Static(14) isimli gümüş elyafı kaplı yara bantları kullanıldı.

1990’ların başında İngiliz bilim adamları, buldukları “zaman-ölüm deneyleri” ile MRSA’ya karşı azelaic acid, nitrofurazone, silver sulphadiazine ve mupirocin gibi anti güncel bakteriyellerinin laboratuar ortamında etkinliğini karşılaştırarak, azelaic acid ve nitrofurazone’nun oldukça bakteri yok edici olduğunu fakat gümüş sulphadiazine’ın daha hızlı bakterileri yok ettiğini ve mupirocin’in ise bakteri yok edici olmadığı(15) sonucuna vardı.

Bulgaristan’da (1991), dermazin kullanımı, Yugoslavya’da yapılan %1 gümüş sulphadiazin bulunan krem, şimdiye kadar kullanılan %0,5 gümüş nitrat çözümü ile karşılaştırıldı.

Dermazin’in, çok müsait yerlerde bulunan yaralarda, hastalar tarafından daha çok tutulan, deriyi ve yatağı lekelemeyen, elektrolit karışıklığına sebep vermeyen ve gram-pozitif ve gram-negatif bacteria(16)’ya göre bakteri yok etmede daha etkili ve de daha iyi nüfuz etme avantajı bulundu.

Çeşitli noktalardaki gümüşle ilgili tartışmaları bir gözden geçirince, bu ürünlerin ölçülen antimikrobiyal etkisi ticari amaçla kullanmak için gümüş işlenmiş elbiselerde veya gümüş kaplanmış ürünler (Hong Kong’da, aynı ürünlerde yapılan deneylerde), hakkında daha çok araştırmaya ve açıklığa gerek olduğu hissediliyordu.

Beş tane gümüş işlenmiş veya kaplanmış yara bantı, dokuz genel yanık patogenine karşı yaralarda denendi ve laboratuar ortamında (in vitro)(17) bakteri ölümün genişliği ve hızlılığı izlendi. Bütün gümüş kaplama bantlar bakteri yok edici özellik gösterdi. Özellikle, gram-negatif ve pozitif bakterilerine karşı yok edici özellik gösteren geniş bir spektruma sahip “acticoat” ve “contreet” adlarındaki gram negatif bakterisine karşı. Bu elbiselerin/ bantların özellikleri, özel ihtiyaçlara göre belirli elbiselerin daha uygun yerlerde hedeflenmesiyle daha iyi anlaşılır mesela deri aşılamalarında ilk önlem için veya MRSA bulaşmış bir yara için kullanarak, süreç takip edilebilir.

Gümüş geçtiğimiz 20 yıl içinde temel araştırma konusudur.

Dünyanın birçok yerinde gümüşün bakteri yok edici özelliğinin kullanımı için yeni uygulamalar ve kullanımlar geliştirmeye devam ediliyor.

Örneğin toplardamar tüplerinde(18), yoğun bakım ünitesindeki bakteri yok edici yaprak damarı tüplerinde(19) ve yara iyileştirmek(20) için yapay bir matriste v.s.

Tüm bu sayılanlar anti-MRSA gümüş pijama giyme potansiyeline dayanıyor.

Yine iki Turk bilim adamından bir başka gümüş kaplamalı ürün olan omur çivileri geçtiğimiz yıl in vitro denemelerden başarıyla geçti (21)

Ekim 2005’de, Nottinghamshire, Mansfield’de, Toray Texstile Europe Limited tarafından içinde saf gümüş ipliği X-Static iplik barındıran bir kumaş yapılmıştır. SeeitSAFE adı ile anılan bu faydalı kumaşın rüzgarı İngiliz medyasında(22) yeterince yer almıştır.

Bu ürün mikropların/bakterilerin %99.9’unu öldürebilen, aynı zamanda vücudun koku yapmasını önleyen, antistatik ve termo dinamik özellikleri bir arada bulunduran ve yaklaşık 2 yıldır devam eden klinik deneyleri son aşamasına gelmiş (Mart 2008) bir üründür.

Doktor/hemşire elbisesi, ameliyat gömleği, çarşaf, hasta elbisesi, perde ve pijama gibi bütün hastane tekstilini kapsayan geniş bir ürün yelpazesi mevcuttur.

SeeitSAFE teknolojisi ile üretilen kumaşlar ısı ve nemli ortamlarda (mikropların üreme/çoğalma ortamları) gümüş iyonlaşması göstererek etkili olur. İyonlar bakterileri insan derisinde veya kumaşın üzerinde öldürür. MRSA mikrobu olan kumaşa dokunan biri ve bir saat sonra kumaşa dokunan bir kişi arasında birinden diğerine mikrop bulaşmayacak.

Toray kumaşına bütün bu özellikleri veren ve birçok alanda 20 yıldan beri kullanılan X-Static diye anılan saf gümüş ipliğidir. {Çok sıcak iklimlerdeki sıcak bölgelerde konuşlanmış ordularda olduğu gibi, örneğin Amerika Birleşik Devletlerin personeli X-Staticli kumaşlardan yapılan giysileri kullanıyor. Sporda örneğin İngiltere’de futbol malzemesidir.) Elyaflar aynı zamanda yara sargılarında (Johnson&Johnson’ın sargı bezleri ürünü dünya çapında hastanelerde kullanılmaktadır.) NASA’da, uzay astronotları X-Static t-shirt ile giydiriliyor. Denememiş ve test etmemiş birisi bu ürünün sınırlarını hayal edebilir mi?

Şimdilerde, firma bu özel kumaşı laboratuar şartları altında, bir saat içerisinde kumaşla temasta bulunan MRSA mikro-organizmalarının %99,9 oranında öldürüldüğünün test edildiğini ve bu durumu kanıtlamak için çeşitli hastanelerde bir seri klinik çalışmaları yapıldığını söylüyor(23).

Daha fazla araştırmalar yolda(24), fakat MRSA ile savaşan bu pijamaların çekiciliğine dayanmamak için yeterince yenilikçi değilseniz, sonuçlardan emin olmak isterseniz birkaç ay daha beklemek zorunda kalabilirsiniz.

Hastane Enfeksiyonu Nedir?

Genel olarak MRSA (Methicillin Resistant Staphylococcus Aureus) olarak bilinen bu mikrop staphylococcus Aureus mikrobunun antibiyotiklere direnç kazanmış halidir.

Yaşayan her üç kişiden birisinin taşıdığı bu mikrop bağışıklık sistemimizin zayıflaması durumunda enfekte hale (MRSA) gelmektedir.

Kamuoyunda Hastane Enfeksiyonu olarak bilinmesini sanırım doğal karşılamamız gerekiyor ve fakat bağışıklık sistemimizin düzenli olmadığı her ortamda (havuz, ev, bahçe, orman… yaşadığımız her yer) enfeksiyon kapabileceğimiz gerçeğini iyi algılamamız gerekiyor.

İnsan vücudundaki ısı ve nem oranı mikropların yaşaması ve çoğalması için en iyi ortamlardan birisidir.

Bu bağlamda sık ve düzenli vücut temizliğinin önemini iyice özümsemek gerekir.

Mikropların kıllı ve nemli ortamları daha çok tercih ettiği gerçeğinden hareketle burun deliklerimizin temizliğine de daha çok önem vermemiz gerektiğini yadsımamak gerekir.

Hastane enfeksiyonu(25),yataklı tedavi kurumlarında, sağlık hizmetleri ile ilişkili olarak gelişen tüm enfeksiyonlar” şeklinde tanımlanmıştır.

Ancak tıp literatüründe ve uygulamada ise yaygın olarak; değişik nedenlerle hastaneye yatan bir hastada, hastaneye başvurduğunda kuluçka döneminde olmayan ve hastaneye yattıktan 48–72 saat geçtikten sonra gelişen veya taburcu olduktan sonra 10 gün içinde ortaya çıkan enfeksiyonlar olarak tanımlanmaktadır.

Bir enfeksiyonun hastane enfeksiyonu olup olmadığına; klinik gözlem, laboratuar sonuçları, hasta kayıtlarının değerlendirilmesi ve diğer destekleyici bulgular dikkate alınarak karar verilmektedir.

Hastane enfeksiyonları, hastanede kalış süresini, tedavi maliyetini ve işgücü kaybını artırmakta, hastaları olduğu kadar sağlık çalışanlarını da tehdit etmektedir.

İleri vakalarda ise, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda (yeni doğan, prematüre bebekler, kanser ve AIDS hastaları, yaşlı hastalar, vb.) ölümlere de yol açabilmektedir.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hastane enfeksiyonları önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sağlıklı verilere ulaşılmasında birtakım sıkıntılar bulunmakla birlikte, Türkiye’de günümüzde hastane enfeksiyonu oranının % 5-15 arasında değiştiği kabul edilmektedir.

Öte yandan, ortaya çıkan hastane enfeksiyonları nedeniyle özellikle son yıllarda peş peşe yaşanan bebek ölümleri ve eski bir bakanın hastane enfeksiyonlarından ölümü, yazılı ve görsel basında geniş şekilde yer almıştır.

Hastane enfeksiyonları; ölümler, yeni hastalıklar, işgücü kayıpları (hasta ve sağlık çalışanları), hastanenin iş yükünde artış (bekleyen hastalar) ve ilave tedavi maliyetlerine neden olmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, hastanelerde yatan her 10 hastadan birinde hastane enfeksiyonu (HE) gelişmektedir(26).

Ege Üniversitesi Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çağrı Büke ülkemizdeki oranın daha yüksek olduğunu dile getiriyor(27)

Sayıştay tarafından hazırlanmış Hastane Enfeksiyonu Denetim Raporu ( Kasım 2007) başucumda sakladığım bir değer oluverdi.

Son derece detaylı ve bilimsel bir yaklaşımla hazırlanmış bu rapor birçok gerçeğe de cesur bir şekilde parmak basarak kamuoyunun aydınlatılmasında önemli bir mihenk taşıdır ve bu raporu hazırlayan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Herkese bu raporu lütfen okumalarını rica ederim.

Umarım TBMM’ye sunulmuş olan bu rapor çerçevesinde gerekenler yapılır en kısa zamanda ve enfeksiyonlara karşı gerekli toplum bilincini de yerleştirerek enfeksiyona karşı olan savaşımızı daha kısa bir sürede kazanarak hem binlerce insanımızın ölmesini önler ve böylece aynı zamanda çok yüksek boyutlara varmış maliyetlerden kurtuluruz.

Bu arada enfeksiyon kapıp tedavi görerek yaşamını kurtaran ve fakat başka bazı organlarında problemli olarak yaşamlarını devam ettiren insan olmasını da önlemiş olacağımızı da ayrıca dile getirmek isterim.

Sadece deri yoluyla geçen enfeksiyona karşı yapılan savaşın İngiliz devletine yıllık maliyeti(28 ) 1 milyar sterling‘dir.

Blood stream olarak bilinen ve ameliyat esnasında kan yoluyla geçen rakamlar bilinmemekle birlikte, bu rakamın 3 misli olacağı dile getirilmektedir.

Türkiye ve başka birçok ülkede maalesef maliyetler bilinmemektedir.

Çağımızın bir vebası haline gelen Hastane Enfeksiyonu (MRSA) ölümleri, AIDS’ten ölenlerin üzerine çıkarak(29) kamuoyunun gündemine oturmaya devam etmektedir.

Bu durumda, eğer gerekli önlemler alınmazsa, kalp hastalıkları, kanser ve beyin kanamalarından sonra dördüncü sıraya çıkan MRSA kaynaklı ölümlerin yakın bir gelecekte daha üst sıralara tırmanacağını beklemek yanlış olmaz.

1- http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/8195078.asp?m=1

2- www.sartekstil.com.tr

3- www.kardelentekstil.com.tr

4- http://news.bbc.co.uk/nolpda/ukfs_news/hi/newsid_7118000/7118482.stm?userimagepref=off

5- http://www.noblebiomaterials.com/

6- http://www.noblebiomaterials.com/pinewsarticles_www.asp?itemid=112&submit=getrecord&recordid=34

7- http://www.noblebiomaterials.com/pinewsarticles_www.asp?itemid=112&submit=getrecord&recordid=34

8- http://lifesilver.com/history.htm

9- (Pliny the Elder: Natural History – Naturalis Hisotria” (78AD), Book XXXIII, Section XXXV.)

10- http://www.silver-colloids.com/Pubs/history-silver.html

11- http://www.silver-colloids.com/Pubs/history-silver.html

12- http://www.herbsphere.com/silverpyj.htm

13- http://www.colloidal-silver.com/

14- Silver-coated nylon fiber as an antibacterial agent.’ MacKeen PC, et al. Antimicrob Agents Chemother. 1987 Jan; 31(1):93-9

15- ‘Comparison of the in-vitro activities of the topical antimicrobials azelaic acid, nitrofurazone, silver sulphadiazine and mupirocin against methicillin-resistant Staphylococcus aureus.’ Maple PA, Hamilton-Miller, Brumfitt W. Department of Medical Microbiology, Royal Free Hospital School of Medicine, Hampstead, London, UK. J Antimicorb Chemother. 1992 Jun; 29(6):661-8.

16- The treatment of burn wounds with silver sulfadiazine] [Article in Bulgarian]Vuglenova E. Khirurgiia (Sofia). 1991; 44(3):53-7.

17- Antimicrobial activities of silver dressings: an in vitro comparison.’ Ip M, et al. Department of Microbiology, Chinese University of Hong Kong, Prince of Wales Hospital, Shatin, Hong Kong. J Med Microbiol. 2006 Jan; 55(Pt 1):59-63.

18- In vitro evaluation of the antibacterial activity of three different central venous catheters against gram-positive bacteria.’ Yorganci K, et al. G.M.K. Bulvari 129/9 Koz Apt., 06530 Maltepe, Ankara, Turkey. Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 2002 May; 21(5):379-84. Epub

19- Antibacterial-coated tracheal tubes cleaned with the Mucus Shaver: A novel method to retain long-term bactericidal activity of coated tracheal tubes.’ Berra L, et al. Department of Anesthesia and Critical Care, Massachusetts General Hospital, Boston, MA, USA. Intensive Care Med. 2006 Jun; 32(6):888-93. Epub 2006 Apr

20- Antimicrobial activities of silver used as a polymerization catalyst for a wound-healing matrix.’ Babu R, et al. Department of Pathology, University of Pittsburgh, 3550 Terrace Street, Scaife Hall, S-713 Pittsburgh, PA 15261, USA. Biomaterials. 2006 Aug; 27(24):4304-14. Epub 2006 Apr 24.

21- http://www.milliyet.com.tr/2007/10/21/son/

22- http://www.google.com.tr/search?q=silver+pyjamas&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:en-GB:official&client=firefox-a

23- http://news.bbc.co.uk/2/hi/uk_news/england/london/6334505.stm

24- http://sihirlipijama.blogspot.com/2008/02/hatane-perdelerinde-enfeksiyon-mikrobu.html

25- http://www.sayistay.gov.tr/rapor/rapor3.asp?id=76

26- http://www.sayistay.gov.tr/haber-duyuru/basin/17122007Performans.asp

27- http://www.hurriyet.com.tr/saglik/7657786.asp?gid=161&sz=4839

28- Comptroller Auditor General - National Audit Office. 24th April 2005

29- http://www.webmd.com/news/20071016/more-us-deaths-from-mrsa-than-aids

Ozcan Yagci 2008-02-28

2 yorum:

Adsız dedi ki...

OP. DR. TEOMAN DOĞAN
ESTETİK PLASTİK CERRAHİ UZMANI
estetik,burun estetiği, göğüs estetiği, plastik cerrahi
Kötü bir burun ameliyatı nasıl belli olur?
Estetik ameliyatların doğal sonuç vermesi son yıllarda en önem verilen kriter haline geldi. 10 sene

kadar önce talepler de daha çok kalkık küçük burunlar üzerindeyken artık hiç kimse böyle yapma burunlar istemiyor. Bu eski yaklaşımlar ile

yapılan ve ameliyat olduğu belli olan burunların bazı ortak özellikleri var. Ama sakın unutmayın ki iyi bir burun ameliyatını bir plastik

cerrah bile muayene etmeden anlayamayabilir. Sadece kötü burun ameliyatları belli olur. Size bir kaç ipucu vermeye çalışacağım. Estetik, Estetik, Estetik, Estetik, Estetik, Estetik
Gazete ve dergilerin estetik magazin sayfalarında flaş ile çekilmiş göğüs estetiği paparazzi

fotoğraflarını inceleyin. Ansızın flaşlı çekilen bu fotoğraflarda sizde birçok ipucu bulabilirsiniz. Ben bazen ameliyatın nasıl yapıldığı

hakkında bir rapor yazabilecek kadar çok şeyi görebiliyorum. En temel olanlar şunlar:
1. Öncelikle kötü ameliyatlı bir estetik burunda uç kısmı üst kısımdan ayrı ve

bağımsız bir yapı gibi durur. Bu o kadar doğallık dışıdır ki en ciddi kazalardan sonra bile bu gerçekleşemez, ancak belli bir plan ile

ameliyatta yaratılabilir. Dikkatle bakarsanız üstte burun kemikleri başka bir yöne bakarken altta burun ucunun farklı bir açıyla ters tarafa

yatık olduğunu görebilirsiniz. Sanki bu burunun üstü ve altı ayrı insanlara ait gibi durur.
2. Burun ucunun çok tipik bir görüntüsü vardır. Sanki bu burun hamurdanmış ta birisi bu hamuru iki parmağı ile sıkarak inceltmiş gibi

“sıkılmış” durur. Burun estetik kanatları da yukarı doğru çekilir ve burun delikleri

içerde burun tüylerini gösterecek kadar açılır. Bu burun ucu kıkırdaklarının aşırı küçültülmesinden kaynaklanır. Buna “sıkılmış burun ucu

deformitesi” diyoruz.
3. Burunun ortasında /\ şeklinde bir gölge gözükür. Buna ters V deformitesi diyoruz. Bu tam burun ucunun yukarıdan ayrıldığı hattır. Burun

orta kısmının bozulmasından ve desteğini kaybederek çökmesinden kaynaklanır. Arkada duran kemiklerin sınırı bu gölge ile ortaya çıkar. estetik


ÖRNEKLER:
Etrafınızda, gazetelerde hatta birçok ünlü aktörde bu tür ameliyatlı burun deformiteleri görebilirsiniz (aklıma örnek olarak “Matrix”

filminin “Triniti”si geliyor, filmin afişindeki resmi kitaplara girecek kadar belirgin özelliklere sahip). Aslında birçok Türk ünlünün de

burnunda benzer deformiteler bariz belli oluyor. İsimlerini burada saymam mümkün değil ama bazı isimler varki hastalarım aman onunki gibi

olmasın diye bana örnek gösteriyor. Sizin de aklınıza eminim aynı isimler geliyordur Estetik,

kimseyi kırmamak için yazamıyorum. estetik
NE YAPILABİLİR?
Böyle bir buruna sahipseniz ve bu sizi rahatsız ediyorsa muhtemelen yeniden ameliyat olmanız gerekecek. estetik
İkinci ameliyatlar ilk ameliyatlara göre daha zor olur. Daha önce yapılan kesilere bağlı olarak dokularda nedbe (iyileşme) dokuları

birikecektir. Anatomisi de değişmiş olan bu tür burunlarda amaç hem şekli düzeltmek hem de aşırı çıkarılmış dokuları yeniden yerine

koymaktır. Burada anlaşılması gereken en önemli şey temel problemin kıkırdakların ve kemiklerin aşırı derecede küçültülmesi olduğudur.

İnsanlar genellikle bu sorunları yanlış olarak bir şekil bozukluğu olarak görüyorlar ve bu sadece aşırı küçültmenin bir sonucu. burun destek

dokuları ortadan kalkınca kıkırdaklar ne kendilerini ne de üstlerindeki deriyi taşıyamaz hale gelerek adeta çökerler. Örneğin yukarıda

bahsettiğim ters V deformitesi bariz bir çökmedir ve dolaylı olarak nefes almayı da engeller. estetik
bu tür sorunları çözmek elbette mümkün. Ama çok farklı bir yaklaşım gerekeceği dekesin Estetik

Cerrahi
. yani “bu olmadı biraz daha doku alalım” denirse sorunlar daha da büyür. Yapılması gereken tam tersi eksikleri yerlerine

koyabilmek. Bu yüzden plastik cerrahinin zaten en zor sayılan ameliyatının da en zor halidir desem yanlış olmaz Burun estetiği. Ancak umudunuzu kaybetmeyin, iyi ellerde bu ameliyatlar çok iyi sonuç verebilir ve

genellikle yukarıda en sık görülen üç ipucu olarak saydığım deformiteler tama yakın düzeltilebilir. estetik
Op.Dr.Teoman Doğan estetik
Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı estetik
İş Kuleleri Kule 2 Kat 9 estetik
4. Levent İstanbul T: 212 2845544 estetik
teoman doğan
estetik, estetik,estetik,estetik,estetik

Adsız dedi ki...

Gogüs estetiği

Nice Doc... Thanks....